AÇIĞA SATIŞ NEDİR ?




Açığa satış işlemi, sahip olunmayan sermaye piyasası araçlarının satılmasını ya da satışına ilişkin emrin verilmesini ifade eder. Satışa ilişkin takas yükümlülüğünün ödünç alınan sermaye piyasası araçları ile yerine getirilmesi de açığa satış sayılır.Hisse senedi işlemlerinde diyelim ki X hissenin değer kazanacağına inanan yatırımcı bu X hissesinden satın alır ve stratejisine göre belirlediği hedef fiyatından elindeki hisseleri satar. Ancak bir hisse senedinin değer kaybetme ihtimalini düşünen bir yatırımcı hisse senedinin düşmesini bekleyerek alttan alıp bunun üzerine bir de hisse senedinin bir kez daha deger kazanmasını beklemek pek de fırsat gibi değerlendirilmez. Ancak siz bu X hissesinin düşeceğini tahmin ediyorsanız bu hisseyi öncesinde borçlanarak satıp sonrasında hedef fiyatınıza düştüğünü görünce alım yaparak kapatabilirsiniz. Yani diyelim 1000 tane X hissesi aldınız. Portföyünüzde 1000 adet pay görünür. Ama 1000 tane X hissesini açığa satıp hissenin düşmesini beklerken portföyünüz de -1000 adet pay görürsünüz. Bu eksi pozisyonu kapamak için de alım yapmak zorundasınızdır. Cift yönlü işlemlerin temeli buna dayanır. Ancak hissede açığa satma işlemlerin de zaman kısıtlaması vardır ve bu zaman aralığında hisse alımı yapıp portföyünüzü eksi tutmamanız gerekir. Bu yüzden açığa satışa kısa pozisyon,  alım işlemine de uzun pozisyon da denir.

Vadeli işlemler de pozisyonunuz ister uzun ister kısa olsun vade sonuna kadar pozisyonunuzu tutabilirsiniz. Forex de de aynı şekilde haftalarca kısa yada uzun pozisyon da kalabilirsiniz. Ancak forex de swap masrafı karşımıza çıkar.

Iki yönlü işlem yapmayan yatırımcı benim gözümde kara düzen ilerleyen yatırımcıdan farkı yoktur. Işlem yaparken bir yatırımcı yükseliş fırsatı gördüğünde degerlendiriyorsa aynı şekilde düşüşlerde fırsatı gördüğünde değerlendirmelidir.

Açığa satış meselesinde daha iyi anlaşılması için bir örnek daha vermek isterim. Diyelim ki altın fiyatları düşeceğini düşünüyorsunuz. Bir kuyumcuya gidip diyorsunuz ki ( şu an altının gramı 250 tl olsun) "ben senden 10 gram altın değerinde borç istiyorum. 10 gram altının var ve bunu da sana teminat olarak bırakacağım. Bu borcumu 1 ay sonra kapatacağım". Kuyumcudan 2500 tl borç alıyorsunuz. 1 ay sonra altının gramı 230 tl olsun. 10 gram altının değeri 2300 tl ediyor  kuyumcuya 2300 tl ödedikten sonra aradaki 200 tl fark size kār olarak kalacaktır ve 10 gram altınınızı da alıp yolunuza bakıyorsunuz. Yalnız burada teminat olarak bırakılan 10 gram altın kafanızı karıştırmasın. Bu 10 gram altın teminattır. Açığa satışta elinizde açığa sattığınız ürün bulunmaz. Yani burda esas teminattır. Bu 10 gram altın yerine onun değerinde bakır, gümüş, demir vb. değerli bir varlık da olabilir. Yada paranın direkt olarak kendisi de olabilir.



Kalın sağlıcakla..

HEDGE NEDİR?


Bir yatırımcı finansal piyasalarda yada ticari faaliyetlerinde birikimlerini değerlendirirken beklenmeyen bir fiyat hareketinden etkilenmek istemez. Fiyat hareketlerinden etkilenmemek için yapılan riskten korunma faaliyetlerine hedge denir. Bir yatırımcı yatırımının bir kısmı için yada tamamı için kar oranını sabitleyip hedge etmiş olarak getirisini garanti altına alabilir.

İhracat ve ithalat ile uğraşıyorsanız hedge mekanizmasını kullanmadan sağlıklı bir şekilde ticari faaliyetlerinizi yürütmeniz mümkün değildir. Bilmiyor olmasanız bile şu andan itibaren öğrenmeniz gerekir. Aksi takdirde bir sabah kalktığınızda tüm ticari faaliyetlerinizi durdurmak zorunda kalabilirsiniz.

Peki neden bu kadar önemli bu hedge? Türkiye malum enflasyonist bir ülke. Dış şoklara karşı kırılgan bir ekonomiye sahip. Bu yapısından dolayı Emerging Markets (EM) olarak adlandırılan Brezilya, Güney Afrika, Meksika, Rusya vb. ülkelerle aynı kategoride değerlendiriliyoruz. Peki neden EM diye bir sınıfa koydular bizi. Bunun sebebi global ekonomide ciddi bir gelişme yaşandığında, politik bir çekişme yada savaş benzeri bir gelişme yaşandığında(ki savaş söylemleri bile yeterli) ilk olarak uluslararası fonlar bu ülkelerde yatırımlarını geri çekmeye başlarlar. Böylelikle de ekonomik yapısı bir anda dalgalanmaya fiyatlar sürekli olarak oynaklık göstermeye başlar. Yabancı dövizini çekemeye başladığı vakit döviz hareketlilikleri başlar, politik bir gerginlikte gümrük ile ilgili sıkıntılar baş gösterir vb. sorunlar şeklinde devam eder. Ülkemizden örnek vermek gerekirse 2018 yılını USDTRY kuru yüzde 41 değer kaybıyla kapadı ki yıl içinde değer kaybı 2018 ocak ayına göre yüzde 90'ı geçtiği zamanlar olmuştu. Bu döviz artışı petrol ithalatçısı konumumuzdan dolayı akaryakıt ürünlerine zam şeklinde yansıdı.Akaryakıt fiyatlarının yükselmesi lojistiğe, lojistikten de tarım ürünlerine  dalga dalga tüm sektörlere fiyat artışları yayıldı. Bu zaman aralığında ithal girdisi olan orta ölçekli üreticimiz kendisini hedge etmediği için 9-10 ağustos 2018 de TL'nin  yüzde 22'lik değer kaybıyla USD cinsi borcu yada alacağı hammadde yüzünden hanesine yüzde 22'lik bir borç daha yazıldı. Ayrıca 10 ağustos cuma gününe denk geldiği için 13 ağustos günü USD/TRY nin kaç olacağını düşünerek 2 gece de fazladan uykusuz kalması ve 13 ağustos günü yüzde 7 lik bir değer kaybıyla da yaşadığı stres de cabası. Doların sermayenizde ki oranı şirketten şirkete değişiklik gösterir ancak dolar cinsinden olan kısmı 3 gün iş günü içinde yüzde 30 a yakın değer kaybetti. Bu gavur icadı hedge'den kaçamayız. İşletmecilerimizin tamamı bunu öğrenlenmelidir.

Peki bu hedge'i nasıl yapacağız?

Eğer meblağınız yüksekse bu işleri yapan portföy yönetim şirketleri zaten var. Yani sizin yerinize zaten sizin paranızı değerlendiren şirketler var. USD cinsi faaliyetlerinin sermayesindeki payı nispeten az olan şirketler ise Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası(VİOP) 'da aracı kurumun önerilerini dikkate alarak kendisini hedge edebilir. Döviz borcu olan bir şirket elinde yeterince TL olmadığı için dolar alamayacak ve borç vadesine TL'de ki değer kayıplarından etkilenerek gelecek. Bunun önüne, vadesinde ödemesi gereken usd cinsi borcun tl karşılığı miktarı kadar sözleşme büyüklüğünü forexde veya VİOP'da uzun pozisyon(long) girerek daha düşük bir miktarda teminat(yada buna sigorta primi diyebilirsiniz, ancak bu teminat çekilebiliyor)  ile kendinizi hedge etmiş olursunuz. İhracatçı iseniz yine alacak vadesine kadar USDTRY kurunda düşüşlerden etkilenmemeniz için alacağınız kadar sözleşme tutarı kadar forex ve VİOP'da kısa pozisyon(short) açıyorsunuz. Konu aslında çok basit. Yatırım yaptığınız enstrümanın fiyatı ile ters bir korelasyona sahip herhangi bir enstrümanı hedge yapmada kullanabilirsiniz. Yani aralarında ters korelasyona sahip iki esntrümanın birinde alış girerken diğerinde açığa satarak kendinizi hedge edebilirsiniz.

Elektrik fiyatlarını, usdtry kurunu, gayrimenkulünüzü, altınınızı vb. herhangi bir enstrümanı hedge edecek bir enstrüman bulunur. Ama sizin öncelikle bunun farkında olmanız gerek.

Daha fazlasını merak edenler yorumda belirtebilirler.

DOLARİZASYON


Bir ülkedeki yerleşiklerin değişim aracı, hesap birimi ve değer biriktirme aracı olarak kendi ulusal paraları yerine yabancı para kullanmalarıdır. Tam dolarizasyon, bir ülkenin ulusal parasını tamamen terk edip, yabancı para birimini resmi para birimi olarak kabul etmesidir. Kısmi dolarizasyon; bir ülkede ekonomik birimlerin, yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamında ulusal paranın olası değer kaybından korunmak amacıyla, ulusal para cinsinden finansal varlıklar yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkları seçmeye başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Genelde dolarizasyonun ilk aşamasının, yabancı para cinsinden varlıkların değer biriktirme aracı olarak kullanılmaya başlanması olan ‘varlık ikamesi’ şeklinde geliştiği görülmektedir. Öte yandan, özellikle gelişmekte olan piyasalarda yakın geçmişte sıkça yaşanan bankacılık krizleri, iktisat yazınına varlık dolarizasyonunun yanı sıra ‘yükümlülük dolarizasyonu’ kavramını da eklemiştir. Yükümlülük dolarizasyonu; ülkedeki bankacılık ve kamu kesimi dahil olmak üzere tüm ekonomik birimlerin, yabancı para cinsinden büyük miktarda yükümlülüklerinin bulunmasıdır. Hem varlık hem de yükümlülük dolarizasyonları tek bir başlık altında toplanarak ‘finansal dolarizasyon’ olarak nitelendirilebilir. Finansal dolarizasyon, bir ülkedeki yerleşiklerin, hem varlık hem de yükümlülüklerini yabancı para cinsinden tutma eğilimleri olarak tanımlanmaktadır.


Kaynak: TCMB

DOLAR(USD) KURU İLE YURTİÇİ YERLEŞİKLERCE TUTULAN YABANCI PARA MEVDUATLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

İnsanoğlu yapısı gereği varlıklarını korumak hatta arttırmak ister. Bunu birikimle elde edebilir.Bu birikimlerini ister para olarak yapar ister duran varlık olarak elinde tutar. Ancak ülkemizde enflasyon denen lanet bir sorunumuz var. Bu sorunumuz yüzünden  aynı malı veya hizmeti her geçen gün daha pahalıya alıyoruz. Enflasyondan korunmak için vatandaşlarımızın alternatif çözümleri var. Bunlar döviz almak, altın almak, gayrimenkul satın almak vb. olarak örnek verilebilir. Birikimlerini döviz olarak tutmak artık kendi para birimine güvenin azaldığı anlamına gelir ki vatandaşlarımızın bir çoğu kendi para birimlerine güvenmemektedir. Böyle bir ülkede dolarizasyon kaçınılmazdır.

Ülkemizde gerek ara malı ithalatı gerekse şirketlerin yüklü döviz borçluluğu fazla olduğundan dolayı sürekli olarak sıcak döviz yani nakit ihtiyacımız bulunmaktadır(Bu konuya daha sonraki yazılarımızda da değineceğiz). Borçlarımızı ödeyebilmemiz için ya elimizde borçlarınızı ödeyecek kadar dövizimiz olacak(bu pek mümkün görünmüyor) yada yurtdışından yatırımcılar vasıtasıyla gelen sıcak döviz ile borçlarımızın taksitlerini ödeyerek borçlarımızı çevirmemiz gerekecektir. Diğer bir seçenek ise sendikasyon kredisidir ki bu borcu borçla çevirmedir.

Bu dönemde yurtdışından ülkemize sıcak para gelmediğinden dolayı ciddi bir döviz sıkıntısı yaşıyoruz. Ülkemizin mevcut durumu yabancı yatırımcının ülkemize gelip yatırım yaparak döviz getirmesini sağlayacak durumda değil. Hatta ülkemiz vatandaşları bile Türk Lirasının değer kaybından korunmak amaçlı birikimlerini konvertibıl döviz ve altında tutmayı tercih etmektedir. Zaten ülkenizde vatandaşlarınız kendi para birimine güvenmiyorsa yurtdışından yatırım çekmeniz de pek mümkün değildir. Sonuç olarak da piyasadaki kısıtlı dövizden dolayı TL'nin döviz karşısında değer kaybı kaçınılmazdır.

Merkez bankası yabancı para mevduatları verilerine baktığımızda benim ilginç bulduğum bazı durumlara rastlıyoruz. Aşağıdaki grafik yurtiçi yerleşiklerin ve yurtiçi tüzel kişilerin döviz mevduat hesapları ile USD/TRY kurunun karşılaştırmasını vermektedir.

Mavi: USD/TRY
Siyah: Gerçek kişilerin yabancı para mevduatı
Yeşil: Tüzel kişilerin yabancı para mevduatı

Grafik incelendiğinde gerçek kişilerin yabancı para mevduatı ile USD/TRY kuru arasında ters bir korelasyon olduğu görülmektedir. Yani gerçek kişiler USD/TRY kuru yükseldiğinde ellerindeki dövizi satıp TL'ye döndükleri görülüyor. Benzer bir ilişki tüzel kişilerde görülmüyor. Şu an gerçek kişilerin elinde 100 milyar dolara yakın döviz var. Tüzel kişilerde ise bu rakam 67 milyar dolar civarında.

Özetle, vatandaşlarımız dolar kuru değer kaybettiği vakit ilerleyen zamanlarda değer kazanacağını düşünerek alım yapmaya devam etmektedir. Her ne kadar TL'ye güveni az olsada kendileri için yeterince yüksek bir değerden sonra yükseldikçe satışa geçmektedir.

KONVERTİBİLİTE (CONVERTİBİLİTY) PARA




Bir ülke parasının, döviz piyasalarında başka bir ülke parası ile serbestçe değiştirilebilmesi ve uluslararası ticari işlemlerde değişim aracı olarak kullanılabilmesidir.

Kaynak: TCMB

F/K ve PD/DD Oranı İle Hisse Değerlendirmesi








Fiyat Ve
Kazanç Oranı(F/K) Nedir?



Uluslararası fonlar bir şirkete yatırım yapmak istediklerinde hisse başına düşen kar tutarına bakarlar. Ülkemizde ise yüzdesel kar oranına bakılır. Bu farklılığın sebebi bizim enflasyonist bir ülke olmamızdan kaynaklıdır. Bizim ülkemizde yatırımcı enflasyonun üzerinde getiri elde edip edemeyeceğini değerlendirirken uluslararası fonların böyle bir derdi yoktur. Uluslararası fonlar direkt olarak USD cinsi getiri potansiyellerini hesaplayarak yatırım yaparlar. Yatırım yapacakları şirketleri ise bilançolarında hisse başına kar tutarı artmış ancak henüz bu kar hisse fiyatına yansımamış şirketler arasından seçerler. BİST30 şirketleri arasında F/K oranı 10 altında ise değerlendirmeye alınabilir. 25’den yüksek ise değerlendirmeye alınmaması daha uygun olur. Ancak bir hisseden alım yapmak için tek kriter F/K oranı olmamalıdır. Şirketin yönetiminin şeffaflığına, özsermaye artışına, yatırımlarına vb. unsurlarda değerlendirilmelidir. F/K oranını bilmediğiniz şirketleri aşağıda belirtilen şekilde hesaplayabilirsiniz.



Hisse Başına Kar = Net Şirket Karı / Toplam Hisse Senedi Sayısı



F/K = Fiyat / Kazanç Oranı = Hisse Fiyatı / Hisse Başına Kar



Şirket net kar yerine zarar açıkladığında hisse başına kar eksi değer alacaktır ve dolayısıyla f/k oranı da eksi çıkacaktır. Ayrıca şirket karı öz sermayesine göre çok düşük geldiği durumlar da hisse başına kar çok düşük bir değer alacaktır ve bu durumda f/k oranını anlamsız derecede yüksek bir değer almasına neden olacaktır. Bu gibi durumlarda f/k oranı size anlamlı bir değer ifade etmez ve değerlendirme yapılmaz.



Piyasa Değeri Ve Defter Değeri(PD/DD) Oranı Nedir?



Piyasa değerleri ve defter değerleri kısaltılmış haliyle pd/dd olarak gösterilir. Bir şirketin piyasa değeri bir şirkete ait hisse senetlerinin son işlem fiyatı ile o şirkete ait hisse senedi sayısının çarpımıyla bulunur. Defter değeri ya da bilinen diğer adıyla muhasebe değeri ise kısaca bir şirketin öz sermayesi(Öz Sermaye = Toplam Aktifler – Toplam Borçlar), öz değerler toplamı olarak ifade edilir. Eğer bir şirketin piyasa değeri ile özsermayesinin eşit olması beklenir. Bunu piyasa değeri ile defter değerini oranlayarak değerlendirebiliriz.  Örneğin, şirket piyasa değeri özsermayesinden daha düşük bir tutarda seyrediyorsa pd/dd oranı 1’den küçük olacaktır ve hisse fiyatının yükselerek piyasa değerinin özsermaye değerine ulaşması beklenir.



Bir şirketin pd/dd oranı 1’den yüksekse şirket pahalı olarak değerlendirilebilir. Bu gibi durumlarda şirketin hisse değeri kaybetmesi beklenir. Ancak hissenin değer kaybetmesi şart değildir. Şirket özsermaye artışına da gidebilir ki böylelikle defter değerini arttırarak şirket ucuz duruma düşebilir. Ayrıca bir şirketin pd/dd oranının 1’den düşük olduğu durumlar şirket ucuz olarak değerlendirilebilir. Yine aynı şekilde hisse fiyatı yükselerek defter değerine ulaşabilir yada şirket kötü bir yönetimin, yanlış yatırımların vb. etkisiyle özsermayesini eriterek hiç hisse fiyatı yükselmeden bile piyasa fiyatıyla değerini eşitleyebilir.  



PD/DD = Piyasa Değeri/Defter Değeri



PD/DD=1  (şirketin fiyatlaması makul)



PD/DD < 1   ise Ucuz



PD/DD > 1   ise Pahalı







Aşağıda bazı şirketlerin 2019 mayıs itibari ile F/K oranları ve PD/DD oranları verilmiştir.



Hisse
F/K
PD/DD
ADANA
5,11
2,44
AEFES
11,68
0,89
AKCNS
8,16
1,06
AKENR
A/D
A/D
AKSEN
5,28
0,7
ALKIM
6,13
1,72
ANACM
5,72
0,88
ARCLK
7,85
1,16
ASELS
6,22
1,54
AYGAZ
4,89
0,84
BIMAS
15,57
5,3
BIZIM
12
2,72
BOLUC
5,2
0,86
CCOLA
9,71
1,11
CIMSA
3,7
0,48
DOAS
7,47
0,6
ENKAI
7,67
0,91
EREGL
6,13
0,78
FROTO
9,33
4,01
INDES
4,52
0,88
KORDS
23,89
1,29
KRDMD
3,53
0,62
LKMNH
8,98
0,88
LOGO
10,14
2,28
MAVI
13,75
3,89
MGROS
A/D
11,2
MPARK
23,5
3,56
MRDIN
13,69
1,19
ODAS
10,87
0,33
OTKAR
7,1
4,57
PETKM
8,7
1,52
PGSUS
12,67
0,69
SELEC
4,56
0,91
SISE
6,06
0,9
SODA
5,74
1,38
TATGD
9,19
1,05
TAVHL
14,3
1,21
TCELL
8,3
1,42
THYAO
3,67
0,42
TKFEN
4,5
1,52
TOASO
7,81
3,21
TRKCM
4,19
0,68
TTKOM
16,67
1,76
TTRAK
6,19
1,46
TUPRS
7,52
2,62
ULKER
8,46
1,79
UNYEC
8,24
1,2
YATAS
7,96
1,6
ZOREN
3,31
9,49
AKGRT
6,07
1,63
ANHYT
7,93
1,69
ANSGR
5,72
0,88
AKBNK
5,08
0,56
ALBRK
2,99
0,33
GARAN
4,59
0,61
HALKB
3,52
0,21
TSKB
2,9
0,35
VAKBN
2,13
0,29
YKBNK
3,65
0,38
EKGYO
2,92
0,32
ISGYO
8,97
0,25
OZKGY
1,02
0,31
TRGYO
4,04
0,27
AGHOL
31,83
0,48
ALARK
8,75
1
KCHOL
5,56
0,98
SAHOL
2,85
0,41